30 Haziran 2011 Perşembe

Asudeyle Profilo Gezisi

Dün Profilo alışveriş merkezine gidelim dedik. Tabi küçük prensesi ikna etmek zor. Babaya gidelim dedim kızım “hayıl” neden annecim babayı sevmiyor musun “ ok sevmiyor ben bana dızıyor” demez mi? Havamızda değiliz demek ki deyip iptal ettik.
Daldı bizim küçük dedektif yine çekmecelere eski çoraplarını koyduğum çorap torbasını bulmuş.Küçük bebeklik çoraplarını çıkarınca,sevinçle bağırıyor;bidik çoyap bidik çoyap (minik çorap).Hadi bebeğine giydirelim dedim, mam (tamam ) anne diyor. Giydirme işlemi bitince de “bittik (bitti)” diyoruz.
Biraz sonra çamaşır sepetine girmeye çalışırken pat düşünce “baba baba “ diye ağlamaya başladı. Güya babamızı sevmiyoruz sorunca ama korkunca, canımız acıyınca velhasıl ağlarken hep baba diye ağlıyoruz nedense. Yardım edip oturttum sepete azıcık sallayayım dedim, vapur geldi prensesin aklına. Vapura ilk bindiğimizde sarsılınca baktım korktu oyuna çevirdim hemen. Sallanarak sallanıyoruz, sallanıyoruz dalgalarla deyince hoşuna gitti hem de şimdi vapur delisi oldu. Evde sık sık vapurculuk oynuyoruz şimdi. Sepetle de sallayınca “vapul vapul didelim” diye tutturunca hadi bakalım madem öyle Profiloya gidelim dedik. Giderken takside şarkı söylüyor bizimki, aynen şöyle cümleleri; pıstık(fıstık) ben, pıstık ben… Çıtır çıtır yerim seni fıstık diyorum bende. Ardından şarkı değişiyor .”Çıtıl Çıtıl yeyim fıstık”Şarkılar eşliğinde vardık sonunda babamıza da kavuştuk.
Profilo’da küçük çocuk heykelleri koymuşlar banklara. Asude hepsinin yanına oturup onlarla konuştu, sarılıp öptü. Hatta biri iki çocuğun kucağında köpek şeklindeydi. Bizimki köpeği çıkarıp almaya çalışırken de benim benim diye çığlıklar atıyor. Gülmekten öldük ya. Mağazalarda en çok takılarla oynuyor. Aslında ona aldığım hiçbir takıyı da takmaz ama küpelerden bilezik yapıyor kendine. Çığlıklarıyla uğraşarak bıraktırana kadar baya yoruldum. Birde LCW ne zaman girsek peluş çantalardan bir tane kapıp geliyor hatun. Evdeki üçüncü çantasından sonra artık dördüncüyü almam dedim. Baktım babası da yoruldu peşinde koşmaktan napalım dördüncüyü de alalım havasında. Hoş alınca zaten beş dakika sonra bütün havası kaçıyor ikinci bir kez eline bile almıyor hatun. Hadi bırak kızım diye peşinde koştururken elinde çanta “benim benim” diye koşuyoruz mağazanın içinde. Anlatmaya çalışıyorum ben tabi paramız yok annecim var senin evde zaten derken hatun meğer aldığı yeri arıyormuş. Birde öyle sımsıkı sarılmış ki hiç bırakmayacak alıp çıkacaz galiba derken çantaların yerine gelip ordaki tezgâhtar ablasına uzatıp çantayı havalı havalı “ al “ deyip vermez mi? Madem bırakacaksın a kuzum ne koşturuyorsun peşinden.
O kadar yorulmuş ki “çıtır fıstık” arabaya biner binmez kucağımda uyuyakaldı.Uyumadan önce nedense sanki gideceğini biliyor gibi babasına bakıp “baba “ deyip birde onun elinden tuttu.
Yorgun savaşçılar gibi eve döndük. Ütü, yemek derken baya geç bir saatte uyudum. Babamız sağolsun şehir dışına çıkacağından 3–4 saatlik uykumda bölündü sık sık. Erkenden kalkıp hazırlıkları yaptıktan sonra uykucu şirinimi bıraktım kreşine. Babacık şehir dışına çıkınca yüklendim omzuma uykulu küçük fıstığımı bıraktım teyzesinin kollarına.
 Senin annem deyip sarılışın, kokumu içerine çekercesine sımsıkı kenetlenişin… Tatlı kızım benim, sen aklıma gelince önce bir gülümseme düşüyor yüzüme sonra gözyaşlarım süzülüyor yanaklarımdan. Hala alışamadım seni bırakıp gitmelere, alışmayı geçtim de kabullenemiyorum bile.  Şimdi senden nasıl beklerim kabullenmeni. Her gece uyurken yarın kreşe gidecez, arkadaşlarımızla oyun oynayacaz onlar Asudeyi çok seviyor derken yükselen itirazların; Hayıl,hayıl… dreş yok çığlıkların.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder